Kış Bahçesi - Kristin Hannah / Kitap Yorumu




KIŞ BAHÇESİ  

YAZAR: KRISTIN HANNAH

ORİJİNAL ADI: WINTER GARDEN

YAYINEVİ: PEGASUS YAYINLARI

SAYFA SAYISI: 512

TÜR: TARİHİ KURGU 

GOODREADS PUANI: 4,19




ARKA KAPAK:

Meredith ve Nina Whitson birbiriyle taban tabana zıt iki kız kardeştir. Biri evde kalıp çocuklarına bakmış ve aile işinin başına geçmiş, diğeriyse hayallerinin peşinden gidip dünyayı gezmiş ve ünlü bir foto muhabiri olmuştur. Ancak babaları hastalandığında bu birbirine zıt iki yabancı kadın, kendilerini yine bir arada, şimdi bile kızlarına herhangi bir avuntu vermeyen, aşırı mesafeli anneleri Anya'nın yanında bulacaktır. Ölmek üzere olan babalarınınsa kızlardan son bir arzusu vardır: Köylü Kız ve Prens masalının devamını annelerinden öğrenmeleri. 

Böylece Anya'nın "Onun adı Vera ve o zavallı bir köylü kızı. Bir hiç." ile başlayan masalının devamı, Anya'nın savaş mağduru şehri Leningrad'daki hayatına açılan beklenmedik bir yolculuk başlar.


KIŞ BAHÇESİ KİTAP YORUMU:

"Masallar gerçekten çok daha fazlasıdır: Bize ejderhaların var olduğunu anlattıkları için değil ama bize ejderhaların yenilmez olmadıklarını anlattıkları için." 

Öncelikle Kış Bahçesi kız kardeşlerin gündelik yaşamlarını anlatarak başlıyor böylece biz Meredith ve Nina'yı tanımaya çalışıyoruz. Çocukluklarından beri annelerinden hiç ilgi görememiş yalnızca babalarının sevgisiyle büyümüş bu iki kız kardeş birbirlerinden tamamen farklılar. Meredith iki çocuk annesi, babasının işlerini üstlenen, evde kalıp sakin bir hayatta yoluna devam etmeyi seçmiş, yapılacaklar listesinin her bir maddesinin yanına tik atmayı hedeflemiş bir kadın. Nina ise evinden uzak yaşamayı seçmiş, dünyadaki vahşeti ve açlığı fotoğraflayan bir muhabir; macera ruhlu yerinde duramayan bir kadın. İşte bu birbirinden bağımsız iki kadın babalarının ölümcül hastalığı sonucunda bir araya geliyorlar. Kitabın ilk yüz sayfasında biz kız kardeşlerin günlük hayatlarını okuyoruz. 

Babaları ölmeden önce Nina'dan annelerinin küçükken anlattığı Köylü Kız ve Prens masalının devamını öğrenmesini istiyor. İşte böylece biz de kız kardeşlerin masalı öğrenmeye çalışmalarıyla soluksuz bir maceraya çıkıyor, Leningrad şehrinde soğuğa meydan okuyoruz. Babalarının ölümünün ardından sürekli kış bahçesinde vakit geçiren soğuk ve ketum Anya'nın geçmişteki hayatına kızları belki de ilk kez bu kadar yaklaşıyor.

Şunu söylemeliyim ki başlangıçta kitap çok akmıyor, en azından durum benim açımdan böyleydi. Bu nedenle ilk 300 sayfayı aşmanızı ve kitabı kesinlikle bırakmamanızı rica ediyorum. Çünkü eğer ilk sayfalarda sıkılıp bu kitabı yarım bıraksaydım benim için çok büyük bir kayıp olacak Anya'nın hikayesini öğrenemeden kitap benim için 3 puanlık kitaplar kategorisinde yerini alacaktı. 

Meredith ve Nina anneleri nedeniyle de hayatta biraz kaybolmuş iki karakter. Her ne kadar başlarda sıkılsam da yazarın bu iki karakteri bu kadar sindirerek ayrı ayrı yazmasını sevdim. Zaten kitabın en güzel yönlerinden biri de karakterlerin hepsinin baştan sona gelişimlerine tanık olabilmekti. 

Meredith Nina'ya göre annesine karşı daha soğuk, küçükken yaşadığı bir olaydan kaynaklı ve babasının ölümüyle de hayattaki amacının ne olduğunu sorgulamaya başlıyor. Bazı kısımlarda Meredith'e kocası Jeffle sorunlarını paylaşmaması, etrafına bir duvar örmesi nedeniyle gıcık oldum. Fakat düşününce bunun nedenini anlayabilirsiniz, annesi nedeniyle bu karakterin de küçük çaplı travmaları var. 

Nina ise karakter olarak kendime daha yakın bulduğum birisi oldu. Onun bitmez tükenmez enerjisi, maceracı ruhu çok hoşuma gitti fakat ona da babalarının ölümü sonrası tüm yükü Meredith'e bırakıp kaçmasıyla sinir olduğum anlar yaşandı. Nina da ilişkilerinde problemler yaşayan bir karakter. İşte bu iki karakter de annelerini tanıyamamış, hayatları ondan bir parça ilgi beklemekle geçmiş bu nedenle de hayatlarında kendi hikayelerini oluşturamıyorlar. Özellikle Meredith kendini keşfetmek isteyen artık kocası ve iki çocuğundan bağımsız olmak istiyor ileriki sayfalarda ki o sayfalarda beni çok heyecanlandırdı ve onun adına mutlu oldum.

Şimdi asıl hikayeye gelmek istiyorum. Bu satırlara kadar sizi sıktıysam çok üzgünüm, bu fazlasıyla uzun bir kitap yorumu olacak. Vera'nın hikayesinin devamı maalesef 300'lü sayfalarda ortaya çıkıyor. Kızlar parça parça masalın devamını öğreniyorlar ve zaman geçtikçe masal daha gerçekçi bir hal alıyor böylece de masalın annelerinin hikayesi olup olmadığından şüpheleniyorlar. Yani kurgu hem geçmişe gidip olayları anlamamıza neden oluyor hem de şimdiki zamandan devam ediyor

Benim açımdan masalın geçtiği sayfalar o kadar harikaydı ki... Hem bir sonraki sayfaya geçip Vera'nın neler yaşayacağını öğrenmek hem de boğazım düğümlenerek geri kalanı öğrenmemek istedim. Masalın devamında Leningrad'a gidiyoruz ve açlığı, sefaleti, savaşın çirkinliğini her şeyi Vera ile birlikte hissediyoruz. O sayfalar hakkında ne desem az kalır. Hıçkırarak ağladım, yeri geldiğinde kitabı kenara koyup derin bir nefes almaya çalıştım. İkinci dünya savaşı ve Stalin dönemi baskısını yazar harika bir masalın arkasında buram buram işlemiş. Bu durumun gerçekliğiyse beni kahretti. Leningrad kuşatmasıyla gerçekte 1,5 milyondan fazla asker ve sivil ölmüş, bu büyük bir katliam. 

Yazar o kadar hissettirdi ki her şeyi... Yani ne yazsam boş kalacak. Sadece ben Vera'nın masalını herkesin okumasını istiyorum. Kitap benim için özellikle son sayfalarıyla çok doyurucu ve harika bir tarihi kurguya dönüştü. Hatta son 100 sayfayla kitabın ilk yarısında anlam veremediğim olaylar ve detaylar da açığa çıktı. Özellikle kurgularda detayların işlenmesine bayılan biri olarak bu konuda yazarı takdir ettim(kitabın kapağındaki kelebeğin bile kurguda bir anlamı vardı) Anya'nın kızlarına neden öyle davrandığı, etrafına ulaşılmaz duvarlar koymasının nedenini her şeyiyle okurken öğreniyoruz. 

Anne ve kızları son sayfalarda yakınlaştıkça kurgu daha da güzel bir hal alıyor, özellikle birlikte çıktıkları o yolculuk çok hoştuu! Kızlarından annelerinin hikayesi ile kendi hayatlarına ışık tutmaları, sorunlarını çözmeye başlamaları iyi işlenmişti. Kış Bahçesi sonrası insan anne ve babasının hayatını, yaşanmışlıklarını sorguluyor. 

Sonuç olarak hıçkırarak ağladığım ve son sayfalarında göz yaşlarım yüzünden okumakta zorlandığım, beni depresyona sokan Kış Bahçesi'ni gerçekten sevdim. Savaşın gerçekliğini çarpıcı bir masalla insana vuran bu kitabı kesinlikle okumanızı tavsiye ediyorum. En büyük tavsiyem de Kış Bahçesi'ni okumak için kafanızın boş olduğu, odaklanabileceğiniz bir zaman dilimini seçmeniz ve sindirerek okumanız. Özellikle ilk 300 sayfayı lütfen aşmaya çalışın ve kitabı bırakmayın ;( 

Kristin Hannah'dan daha önce Gece Yolu'nu okumuş ve çok sevmiştim. Bu da yazardan okuduğum ikinci kitap ve asla son olmayacağına eminim. Özellikle aile, arkadaşlık, kardeşlik ilişkilerini ve karakterlerin psikolojilerini, travmalarını ince detaylarla döşüyor yazar ve ben bu durumu çok seviyorum. 

Kış Bahçesi ise 2021 yılının benim açımdan ilk favori kitabı oldu! 

Aşağıya Kış Bahçesi'nden alıntılar koyacağım, onun aşağısında da spoilerlı bir bölüm daha olacak. Sanırım bu yazdığım en uzun kitap yorumu oldu, umarım sizi sıkmamışımdır. Şimdilik benden bu kadar bir sonraki kitap yorumuma kadar sevgiyle kalın... Karda çıplak ayakla gezen, bahçesine büyük bir özlemle bakan, dalıp uzaklara giden kadınların masallarını dinlemekten ve masallarının sonunu öğrenmek için çabalamaktan hiç vazgeçmeyin! 





PUANIM: 5/5

Kocaman kuyruklu yıldız🌠




ALINTILAR: 


"Sana iki gül getirdim." 


*


İnsanlar genellikle onun işinin sadece orada olmakla ilgili olduğunu düşünmüştü; sanki herhangi biri kamerayı yöneltip fotoğrafı çekebilirmiş gibi; ama gerçek şuydu ki, fotoğrafları onun kim olduğunun, ne düşündüğünün, ne hissettiğinin bir uzantısıydı. Kişisel bir trajedinin şiddetli acısını bir fotoğrafta yakalamak mükemmel bir konsantrasyon gerektiriyordu. Kendiniz bütünüyle o anın içinde olmalıydınız; ama bu onların anı olmalıydı


*


Vera, sanki hareketine karşı koymaya çalışan toprağı iterek çıkan körpe, yeşil filizi olan bir fidan gibi. Fakat güneş yukarıda, keşke yukarıya doğru büyümeye devam edebilse...


*


Veronika, "Geri döneceğine söz ver," diyor.

Sasha kolayca, "Söz veriyorum," diyor.

Ama Vera bazı sözlerin verilmesini istemenin ve alınmasının anlamsız ve yararsız olduğunu biliyor.

*


Nina, Meredith'i de buna dahil ederek, "Ben nasıl... biz nasıl..?" dedi, "cevaplar istemeyebiliriz? Sen bizim kim olduğumuzun bir parçasısın ve seni tanımıyoruz. Belki de kendimizi tanımamamızın da nedeni budur.


*

Onlar her zaman bir aile olacaklardı; geçen birkaç haftada bir şey öğrendiyse, bu bir ailenin durağan bir şey olmadığıydı. Sürekli değişiklikler oluyordu. Kıtalarda olduğu gibi, bazen bu değişikler yeraltında oluyor, gözle görülmüyordu, bazen de patlayıcı ve ölümcül olabiliyordu. İşin sırrı dengeyi koruyabilmekti. Ailenizin yönünü kıta sahanlığının parçalanmasını durdurabileceğinizden daha fazla kontrol edemezdiniz. Tek yapabileceğiniz, bu yolculukta sıkıca tutunmaktı.

*

"Onun adı Vera ve o zavallı bir köylü kızı. Bir hiç. Elbette o bunu bilmiyor. O kadar genç olan hiç kimse böyle bir şeyi bilemez. On beş yaşında ve Kar Krallığında yaşıyor; şimdi içten içe çürüyen çok güzel bir arazi. Krallığa kötülük geldi, her şeyi yok etmek isteyen kötü, öfkeli bir şövalye." 




Spoiler!!!





!!!






Ben Vera'nın Anya olarak çıkacağını en başından beri düşünüyordum fakat Vera'nın kızının da adının Anya olması acaba yanılıyor muyum diye sorgulattı. Zaten bu sorgulamadan sonra da Anya kendisinin Vera olduğunu söylüyor. Vera'nın yaşadıkları o kadar zor ki... Duvar kağıtlarını açlıktan kaynatması, kendi kanını Leo'ya hayatta kalması için vermesi... Kelimelerim yetersiz kalıyor bu durumu açıklamaya, en kötüsü de bunun gerçekte yaşanmış olma ihtimali. Savaş gerçekten hayatımızdaki korkunç bir gerçeklik. 
Tren sahnesinde Vera'nın travmaları olması ve bu nedenle de Meredith ve Nina'nın küçüklüğünde arkalarından izleyememesi... Tüm bunlar gerçekten harika bağlanmıştı. Ben sonda acaba Leo mu hayatta diye düşünürken Anya hayatta olarak karşımıza çıktı. O sayfalarda zaten ayrı mahvoldum. Bu kitabı okuduysanız ve içinizde birikmiş konuşma isteği varsa bana mail atabilirsiniz ya da instagramdan yazabilirsiniz :) 



!!







Spoiler sonu!!











 Sevgiyle kalın
xoxo

Yorumlar

  1. Sahaftan bir kaç kitabını almıştım yazarın. Ama henüz okumaya fırsatım olmadı. Kalemine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutlaka okumalısın! Umarım benim kadar seversin yazarı :)

      Sil
  2. Henüz okumadım yazarı ama en cok merak ettiğim yazalardan. :)

    YanıtlaSil
  3. Belli mi olur belki de ilk Kristin Hannah kitabım Kış Bahçesi olur bu yorumdan sonra... Ellerine sağlık kuşuum 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ayyy Noraşk çok sevinirim, umarım seversin yazarı❤ Çok teşekkürler <3

      Sil
  4. Beşte beş! Önerin için çok teşekkür ederim. Hemen bakıyorum! 💖✨😘

    YanıtlaSil
  5. Bu kitabı çok gördüm ama henüz okuma şansım olmadı😊

    YanıtlaSil
  6. normalde bu tarz kitaplar ilgi alanım değildir ama bir düşündürmedi değil :) güzel yazınız için teşekkürler :)

    YanıtlaSil
  7. hannah kitaplarını çok seviyorum. bütün kitaplarında ağlıyorum. bunun konusunu da ne güzel anlatmışsın. vera anya şimdiden merak ettim, okurum tabii :) kozalaklı foto da güzel, sahiden sanki bir kış havası olmuş. bir de öbür foti var ya, ne güzel bir deniz kenarı öyle, nefis yaa, neresi acaba merak ettiim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hannah gerçekten ağlatmayı hep başarıyor ;) Muğla Örendeki denizde çekmiştim o fotoğrafı ✨

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En sevdiğim renk...

Ait hissedememek

İç Dökme (Çok da önemli olmayan bir yazıdır.)