Hangi durakta ineceğim?


 



 Merhaba sevgili blog arkadaşlarım  Yine hayatımın buraya giremediğim ve kötü hissettiğim koca bir dönemini ardımda bırakmış durumdayım. O yüzden daha çok yazmaya, paylaşmaya ve tabi ki sizinle (umarım hala bağımız ve o aramızdaki kelimelerden kurduğumuz köprü devam ediyordur) iletişimde kalmak için kelimelere geri döndüm. Burada olduğumda genelde gerçekten sağlıklı ruh halinde  ve mutlu olduğum dönemlerim oluyor. Hepimizin karmaşık, ne istediğini bilmediği dönemleri olmuştur; işte ben de öyle kocamaaaan hem de çok kocaman bir dönemi atlattım. Atlattım diyorum ama bunu biraz kendime motivasyon olması için de söylüyor olabilirim.

Şöyle ki bu dönemin neleri kapsadığını ve hislerimi kısaca buraya yazmak istiyorum. Yazmak istiyorum çünkü yazınca ve burada benim gibi hisseden insanları görünce yalnız hissetmiyorum ve yalnız hissetmemek asıl dünyanın en güzel hissi (hissetmeme kavramını his olarak kullanan ilk insan olabilirim). Kendimi çoğu zaman nereye gideceğini bilmediğim bir otobüse binmiş gibi hissediyorum. Net amacım, hayalim yok. Birçok isteğim var elbette fakat bunlar benim tutkularımı oluşturmuyor, kısacası uzun zamandır tutkusuzum. Otobüste benimle birlikte yolculuk eden insanlar birer birer duraklarda iniyorlar, gidecek evleri, işleri belli bir yönleri var; benimse inecek bir durağım yok. Yalnızca inen insanları izliyorum; belki camdaki buğulu yansımada boş gözlerimi görüyorum ara sıra. Genelde gece oluyor bu otobüs yolculuğu ve bazı duraklarda yeni kişiler biniyor. Yani asla yalnız kalmıyorum ama otobüsten de hiç inmiyorum ve asla da güneş doğmuyor. Bazen inen insanlara özeniyorum, yolculuğumun bitmesini istiyorum, aynı koltukta durmaktan nefret ediyorum fakat hiçbir durak beni gitmek istediğim yere götürmeyecek. Gitmek isteyeceğim yerse karmaşadan ibaret; yapbozu tamamlamaya çalışıyorum ama ait hissedeceğim hiçbir fotoğraf karesine dönüşmüyor.

Genel hislerim bu şekilde ilerliyor uzun bir dönemdir ama şu ansa bu dönemden çıkmış durumdayım. Çünkü bu gizemi kendi içimde çözdüm. Bir yere varmam gerekmiyor; sonsuza dek yolculuk edebilirim hatta bazen bundan nefret etsem bile. İneceğim durağı beklemekten vazgeçtim. Eğer gerçekten ait olduğum bir durak olursa, bundan emin olursam o koltuktan kalkacağım ve sonunda gün doğumunu ben de yakalayacağım ama o zamana kadar yolculuk edebilirim. O zaman hiç gelmeyebilir de... 

Böylelikle başımı eğdiğim yerden kaldırıyorum ve gökyüzündeki en parlak yıldıza dönüyorum. Dışımdan dilek tutuyorum, o dileğim beni ben yapıyor. Asıl olay bir yere varmak değil, yalnızca yolculuk etmek, gözlemlemek; bazen başını kaldırıp gökyüzündeki en parlak yıldıza bakmak, soğuk bir gecede gölgene bakıp gülümsemek... Benim için asıl olay bunlardan ibaret.

Hangi durakta ineceğimin bir önemi yok, yola çıksam yeter.

Burayı çokkkk özledim, buradaki yazarları çok özledim; umarım yine dost oluruz <3

Bugün gökyüzündeki en parlak yıldıza bakıp dışından bir dilek tutmaya ne dersin sevgili okur?

Ben bu yolu çok seviyorum.

-Çokkkçokkalpseniseviyorumlar <3



Yorumlar

  1. Bir an okuduklarımda kendimi buldum sanki. Bu dönemler her insanın başından geçiyor. Tıpkı sizin gibi ben de her daraldığımda yazıya sığınmıştım. Daha önce 3 farklı blog açıp kapattım. Bu sonuncusu. Sanırım kapana kısılmışlığım uzunca bir süre devam edecek. Dolayısıyla yazmaya da devam edeceğim. Umarım siz de yazmaya devam edersiniz..:)))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Umarım yazmak ikimizin de yolunu aydınlatır <3

      Sil
  2. Neler yaşadınız bilmiyorum ama biz insanoğlu yaşadığımız her kötü olayın sonucunda tecrübeler ediniriz. Aslında bunun için de kötü hatıra diye bir şey yoktur. Ne kadar zor durumlardan geçsek de sonucunda tecrübeler ediniriz. Yaşadıklarınız size tecrübeler katmıştır eminim ki. Bu yönden bakın ve yolunuza kaldığınız yerden devam edin. Mutlu olmaya çalışın çünkü sizinle kalacak olan tek duygu mutluluktur. Her ne yaşadıysanız sağ salim bir şekilde çıkmışsınız anladığım kadarıyla. Kaldığınız yerden devam etmelisiniz ki güçlü kalabileseniz. Her neyse sağlıcakla da kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için <3

      Sil
  3. Evet bence hissetmemek de bir his. Bu kavram yere, konu duyguya, muhatabımıza göre evrilebilir. Bir ertelemek hastalığına yakalanmış giderken sanırım benim de yaptığım şey saatimi ineceğim durağa kurmak. Şimdimi olabildiğince sıkıcı yaşayıp sadece gelecekte geleceğine emin olduğum bir durağı tembel tembel beklemek. Kendime tutkusuzum diyemem ama erteledikçe içinde tutku barındıran yapacaklarım tutkusundan az biraz kaybediyor sanırım. "İneceğim durağı beklemekten vazgeçtim." Bu cümleniz beni güzel uyandırdı. Uyanmaya da yüzüm varken karşıma çıkan işaretlere inancım tam. Sizinle dost olmaya varım. Yazılarınızı takip edeceğim.Sevgiler:)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En sevdiğim renk...

Ait hissedememek

İç Dökme (Çok da önemli olmayan bir yazıdır.)