Ait hissedememek

 Merhabalar! Umarım iyisinizdir ve her şey yolundadır. Bu biraz his yazısı olacak, son dönemde yaşadığım kendimle ilgili bir iç hesaplaşma da diyebiliriz. 

Uzun zamandır kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum. İçimdeki bir parça kopup gitmiş gibi geliyor, bu parça da benim "aidiyet" duygumu da beraberinde götürmüş yerini kara deliğe bırakmış durumda. O parçayı doldurmaya çalışıyorum, hayatıma yeni insanları alıyorum ve orayı kapatmaya çalışıyorum. Hatta gerçekten duruma umutlu da yaklaşıyorum... Bazen bazı kişilerle, olaylarla, yenilikle tamamlanmış da hissediyorum. Ama işte sonra her şey tepetaklak oluyor, kara delik tüm parçaları yutuveriyor ve tüm sihir bozuluyor. Böylelikle ben bir parçası kayıp hatta o parça yerine içinde kara delik taşıyan, aidiyet duygusunu kaybetmiş, 23 yaşında bir genç kız oluveriyorum. Küçük tutkuların peşinden koşuyorum, belki o parçam bu sefer tamamlanır diye... Ama yok olmuyor. Hiçbir şekilde dışarıdan bulduğum bir parçayla orayı tamamlamam imkansız diye düşünüyorum artık. Hatta dış etkenlerin kara delik tarafından yutulup bana daha da zarar verdiğini hissediyorum. Sırf o parça tamamlansın diye içimdeki eve herkesi alıyormuşum, hayatıma dahil ediyormuşum gibi geliyor. Ama işte evime aldığım herkes de o evi talan ediyor, böylece benden geriye kara deliğe artı olarak talan edilmiş evim kalıyor. 

Duygularım basit değil... Ama ben bunu basitleştirmeye çalışıyorum. "Sorun yok, her şey yolunda. Hislerin basit, yoğun değilsin." diyorum fakat işin aslı hiçbir şey yoluna girmiyor. Kara delik büyümeye devam ediyor, evime aldığım kişiler beni daha da değersizleştiriyor, duygularımsa hiç olmadığı kadar yoğun ve beni mahvetmek isteyen bir cellat gibi gölgem olmuş peşimden geliyorlar. Kendime gerçekçi olursam eğer "Sorun var, hiçbir şey yolunda değil. Hislerim kesinlikle basit değil, benim için değerli ve kesinlikle çok yoğun hissediyorum." diyebilirim bir ayna karşısında.

Sizinle hislerimi paylaşmak istedim çünkü burada beni anlayacak insanların olduğunu düşünüyorum. İçimdeki parçayı içsel bir yolculukla kapatabileceğimin farkındayım. Sadece hayatımı biraz durdurmaya, olayları sessize almaya ve evimin kapısına kilit vurup içeride tek başıma dinlenmeye ihtiyacım var. Belki o zaman gerçekten o kara deliğe karşı savaşabilirim. 

Her şey yolunda değil ama her şey yoluna girecek. Her şey olmasa bile bir kısmı yoluna girecek en azından bundan eminim. 

Bu ay muhtemelen en çok bu şarkıyı dinleyeceğim, sana da önermek istedim: Notre Dame

Bu şarkıyı dinlediğimde sanki yağmurun altında dans ediyormuşum gibi hissediyorum. Bu dans huzurlu aslında ama bir yandan da buruk... 

Çokça sevgilerimle, 

Yorumlar

  1. Sevgili Roza, yazılarını okurken sanki karşılıklı bir şeyler içiyormuşuz gibi hissediyorum. Hepimiz kimi zaman böyle hisler hissedebilir, bu hislerimizi baskılama yoluyla olumsuz duygularla baş etmeye çalışabiliriz. Bunun doğru bir yöntem olduğunu düşünmemekle birlikte, yanlış olduğunu da düşünmüyorum. Hepimizin sorunlarla baş etme yöntemi farklıdır. Tabi demiyorum ki sorunları halı altına süpürmek bizi özgürleştirir; hayır alakası yok. Ama bazen görmezden geldiğimiz sorunlarımızın çözülmediğini, hatta bizi daha çok rahatsız ettiğini fark ederek de pek çok şey öğrenebiliriz ve böylece kendimizde ayağa kalkmak için daha fazla ve kararlı bir güç bulabiliriz. Hem her zaman ayakta durmamıza da gerek yok. Bu yaz çok fazla yıldızları izledim. Bu benim terapi yöntemimdi bir çeşit.

    Senin hislerini çok iyi anlıyorum. Ait hissedememe hissinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum malesef ki. Bazen en iyi arkadaşımız kendimiz olmak zorunda olabilir. Çok yakın bir arkadaşım kalbimi çok kırdı. Yaptığı bir şeyle değil, yapmadığı pek çok şeyle. Son buluşmamızda bunu konuştuk ama hala daha beni anlamadı. Bu kalbimi parçaladı. Çünkü birini evime almak, bahçemde onunla bir şeyler içmek benim için zor bir şey. :) Bunu bildiği halde, artık bunca yıldan sonra bilmesi gerektiği halde, bana kendimi böyle hissettirdiği için ona çok kırgınım. Ancak artık bırakmaya karar verdim.

    Bir post görmüştüm instagramda bir sayfada. Bazen ''dışarı dışarı dışarı'' demek gerekiyor. Çünkü aynı şeyi ben yaptığımda aynı anlayışı görmeyecektim. Bazen bir şeylere değer vermek isteriz ama karşımızdaki kişi veya şey o değeri almaya hazır değilse, bunu istemiyorsa bu değeri ona akıtmamalıyız. Hak etmiyorsa zaten vermeyelim de; bazen o şey hak eder ama sadece bizim verdiğimiz değer kadar fazla ve güzel bir şeyi hak etmez. Buna hazır olmaz, alışkın olmaz belki. O zaman o değeri bir yere harcamak isteriz. Bir yere akıtmak. Elimizde o verilecek güzel şeylerle kalakalırız. O noktada ne yapmalıyız? Belki de bir yere uzanıp yıldızları izleyebiliriz. Belki de bir yere oturup çikolata kahve yapabilir, müzik dinleyebiliriz. Belki de güzel kitaplar okuyabiliriz. Belki de ilerlemek istediğimiz, bize biz gibi hissettiren yolu belirleyip minik adımlar atabiliriz. Evimizde tek kalabiliriz. Kendimizde kalabiliriz.

    Ben kendi olumsuz duygularımdan ve görmezden gelmelerimden bunları öğrendim. Uzun bir yorum olsa da, seninle paylaşmak istedim. İyi ki bu yazıyı yazdın. Müzik için de teşekkür ederim. <3

    YanıtlaSil
  2. eveet arada bir dünyayı durdurmak gerekiyor. hiç bir şey yapmadan durmak. bunun için en iyisi yalnız başına bir yere gitmek :) orda düşünmek :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

En sevdiğim renk...

İç Dökme (Çok da önemli olmayan bir yazıdır.)