Tüketiciler ve Özümseyiciler

 

Tüketiciler ve Özümseyiciler

 

Merhaba blog dostlarım! Uzun zamandır burada yoktum ve sanırım bahsetmek istediğim yeni bir konu buldum.

Sosyal medyanın artık insanları iki farklı başlıkta ele aldığını düşünüyorum: Tüketiciler ve Özümseyiciler.

Yemek, içmek, cinsellik, sevmek ve aşk; bunların hepsi tüketim çılgınlığının işgali altında kalmış durumda. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en temelinde yer alanların artık haz vermekten uzak sadece tüketilebilir görülmesi günümüz ilişkilerin ne kadar yapay ve sığ olduğunun kanıtı gibi. Sevginin bu kadar tüketilebilir görülmesi beni korkutuyor çünkü artık bir önemi yokmuş gibi. Aşk zaten Tüketiciler için sürekli seyir ve kişi değiştiriyor, onlar için önemli olan kişinin ruhu değil sadece obje haline getirdikleri bedenler; güzel bedenler arasında kaybolarak sadece tüketiyorlar, hem kendilerini hem de karşılarına çıkan tüm ruhları.

Ben aşkın bu kadar basit olduğunu zannetmiyorum, hiç aşık olmadım ama hiç tüketici de olmadım. 11 yaşımda enstrüman olarak en zorlularından olan kemanı seçmiştim, yıllardır kemanı özümsemeye çalışıyorum. Ben bir özümseyiciyim. İçtiğim sıcak çikolata sonrasında dudaklarımda kalan kremanın tadı, sonbahar yapraklarının farklı tonlarının içimde yarattığı hüzün, yağmurun şiddetli yağışını izlerken yaşadığım acının derinlerine dalmak, denizde yüzdüğümde suyun en dibine daldığımda her yerdeki sessizliğin sesini duymak, yakın arkadaşlarımla gülüştüğüm bir gecede pervasızlığı her dakikasında hissetmek, karşımdakinin yüzündeki tüm çizgileri ve kusurları -hatta en çok kusurları- ezberlemek, okuduğum kitabın sayfalarının üzerinde parmaklarımı gezdirmek, kemanımla çalacağım bilmediğim bir şarkının notalarını yavaş yavaş yazmak, tüm bunların hepsini özümseyerek yapıyorum. Duyguların çok değerli ve tüketilmemesi, özümsenmesi gerektiğine inanıyorum; bu bazen benim çok yoğun hissetmeme neden olsa da duygular yaşandıkları kadar değerlidir. Yoğunluğumu kabullendim artık ve tüm hisleri özümsemeye çalışıyorum.

Her ilişkide kişilerin birbirinin ruhuna izler bıraktığı inancındayım; tüketen ve tüketilmiş bir ruhta sadece karmaşık parmak izleri varmış gibi geliyor. Onlarca parmak izinin arasında gerçek his bulunabilir mi? Aşk, değerli ve özel; yıllardır öğrenmek için gayret ettiğim kemanıma benziyor. Zorlu ve emek verilince kıymetli. Belki bu yüzden aşık olmadım ya da belki aşk benim için bir kişiye duyulan his değildir. Belki daha anlamlı, farklı bir durumdur. Belki aşk benim için özümsediğim her şeyin toplamından ibarettir.

Beni okuduğun için teşekkür ederim.

Çokça sevgilerimle,

 

Yorumlar

  1. ne güzel bir yazı ve düşünceler :) vallahi herkes tüketici değil mi :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutulan Bir Kasım Günü ✽ Kelime Oyunu 4*

Kül Prensesi - Laura Sebastian ✽ Kitap Yorumu

Akışta Sürüklenmek