Chubina

 

Yazarken ilham aldığım o müzik, yazımı okurken dinlemenizi tavsiye ediyorum.

Herkese merhaba! Yeni taşındığımız evimizde odamdayım, mor battaniyeme sarılmış şehrin ışıklarının yıldız gibi gözüktüğü balkonumun manzarasına arada dalıp bakarken yazıyorum -bu kısımda iyi hissettiren bir şeyler var sanki, zorlasam olacak ahahaha-. Umarım iyisinizdir ama iyi değilseniz bunda da sorun yok! Üzgün hissetmeye de hakkımız var, biz sadece duygularla var olan insanlarız. Zayıflık olarak düşündüğümüz ve bazen savaştığımız duygularımız aslında bizim en büyük gücümüzü oluşturuyor. İyi hissetmek zorunda değilim, iyi hissetmek zorunda değilsin. 

Bu yazım bir şarkı ve bana hissettirdikleri hakkında olacak, bir yazıyı hak eden bir şarkı olduğunu düşünüyorum. Sözsüz şarkılar -yani enstrümantal parçalar- beni her zaman daha derinden etkilemiştir çünkü orada sözleri aslında sen koyuyorsun gibi geliyor. O an yaşadıkların, kendi hikayenden parçalar o müziğin sözlerini oluşturuveriyor şarkı seninle tamamlanıyor. Bu şarkıda da öyle hissediyorum işte. İsmi:"Chubina -East Duo" Bu parça son bir aydır bana eşlik ediyor, sağ olsun beni tamamladığını hissediyorum. Bir hikayesi var mı diye araştırdığımda bulamadım, belki böylesi daha anlamlıdır çünkü dinleyen herkes kendi anlamını bir parçada bulabilir bence sanatı güzel yapan da bu. Senin hikayenle özdeş bir parça bulmak, sanatın içinde belki senin bile yok saymak istediğin o parçana dokunması ve yeni bir anlam yaratması, hatta belki o sanatçının bile aklına gelmeyecek o bambaşka anlam... 

Bir aydır kötü hissettiğim anlarda bunu dinliyorum, bazen hüznüme eşlik ediyor bazense bana ufak da olsa bir umut veriyor. Sanki uzun yorucu bir savaştan çıkmışsın, belki kazanmışsın belki kaybetmişsin ama sonunda evine dönmüşsün gibi. Asıl olay da kazanıp kaybetmek değil, asıl olay senin aynı kişi olmayışın. En azından ben aynı kişi değilim, değiştim, dönüştüm. Hislerim karahindibalar gibi uçuşuyorlar, onları regüle etmek zor oluyor. Bazen çok yoğunum bazen tamamen hissizim. Ama şu sıra o uçuşan parçalarımı yakalamaya kararlıyım, bana umut veren tüm o küçük şeylerin peşindeyim. Evet yorgunum, çok az umudum var ve kesinlikle eskisi gibi değilim ama işte o uçuşan hislerim hüzünlü tarafım, yoğun tarafım hepsi yine benden parçalar bu yüzden benim için çok değerliler. Değerli olduklarını yazın fark ettiğim bir an oldu. Kuzenim ve teyzemle arabadaydık, şarkılar dinliyorduk. Bir anda kuzenimle şakalaşıp gülmeye başladık, ben kahkahalar atıyordum. Sonra gülüşümü duymak bana tuhaf hissettirdi, yabancı geldi. Bu yılın başından beri belki de ben aylar sonra o arabada ilk kez gerçekten güldüm. Evet, diğer günlerde de güldüğüm anlar oldu ama hepsi sahteydi, maskeydi hiçbir şekilde gerçek değildi. Sadece o gece o arabada "o an" gerçekten tüm hücrelerimle güldüm, uzun bir zaman sonra. Kendi gülüşü insana yabancı gelir mi? Her zaman çok neşeli bir insan oldum, o yüzden biraz tezat bir durum. Gerçekten güldüğümü hissetmek o an bende farklı hissettirdi, sanki bir fırtınayı arkamda bırakmışım ve evet artık gülebilirim aynı kişi olmasam bile bunu yapabiliyorum. Çok basit gelebilir belki fakat benim için hiç basit değildi. 

Bu şarkıda bana o yaz gecesindeki gülüşümü hatırlatıyor, hala yaşadıklarımın ağırlığını taşıyorum ama işte gülüyorum eskisi gibi, eskisi gibi olmasa da "eskisi gibi bir tutam parça" var. Bir sihir gibi ruhuma yayılan bir durumdu. Hüzünlü ve işte bu yüzden güzel bir şarkı, senin gibi ve benim gibi; hikayemiz tam da bu yüzden özel. Beni okuduğun için teşekkür ederim. Bu şarkıyı dinlemeni ve sende oluşturan hisleri çok merak ediyorum, yorumunu bekleyeceğim. 

Aşağıya da beni uzun zamandır etkileyen ve düşündüren bir alıntı ekleyeceğim, muhtemelen Matt Haig'in bir kitabında görüp fotoğrafını çekmiştim fakat hangi kitabı olduğunu anımsayamıyorum. 

"... o kum fırtınası bittiğinde, nasıl olup da onun içinden geçtiğini, nasıl hayatta kalabildiğini anlamayacaksın. Hayır, o fırtına gerçekten bitti mi bunun bile farkına varamayacaksın. Yalnız, tek şeyden emin olacaksın. O fırtınanın içinden geçtikten sonra, fırtınanın içine ayak attığındaki kişi olmayacaksın artık, aynı kişi olmayacaksın. Evet, işte kum fırtınasının anlamı bu." 

-Haruki Murakami - Sahilde Kafka


-Çokça sevgilerimle


Kullandığım görsel pinterestten: https://tr.pinterest.com/pin/49750770880040731/


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutulan Bir Kasım Günü ✽ Kelime Oyunu 4*

Kül Prensesi - Laura Sebastian ✽ Kitap Yorumu

KELİME OYUNU 2*