Beklemek

 

Sanki uzun zamandır birini, bir olayı, bir değişimi bekliyormuşum gibi hissediyorum. Belki kendi derimi değiştirmek için bu dönüşümü erteliyordum ya da güvenli kozamı bırakmak istemiyordum ve bu yüzden olduğum yerde beklemeye devam ediyordum. Ama artık beklemek bana zarar veriyor. Artık kimseyi beklemiyorum, olayı, durumu ya da gelmeyecek birini. Hatta yalnızca ilerlemiyorum da gitmesi gereken kişileri, olayları ve durumları uğurluyorum el sallayarak. Çünkü artık birbirimizin hikayesine ait değiliz. Belki de hiç ait değildik ama birbirimize öğreteceğimiz deneyimlerimiz, yaşamamız gereken olaylarımız, dönüm noktalarımız vardı. 

Kimseyi beklemediğim gibi geçmişi de artık beklemiyorum. Bir insan sadece geleceği beklemezmiş bu yaz bana bunu kanıtladı. Ben geçmişi de bekliyormuşum meğer, umutsuzca o geçmişe el sallamadan kolundan tuttuğum gibi yanımda kalmasını sağlamaya çalışıyordum. Geleceği beklediğim gibi geçmişin de tekrarlanmasını bekliyormuşum. Şimdiyse biraz daha farklı... Şimdi kelimesi bile bana yeni bir hikayenin anahtarını sunan sihirli bir kapı gibi. 

Hiç olmadığım kadar kendimleyim. Sanki uzun zamandır nefesimi tutmuşum ve sudan çıkıp yeniden nefes almaya başlıyormuşum gibi geliyor. "şimdi" kelimesi bile yeni geliyor. Yeni bir dil sanki, o kadar çok geçmiş ve gelecek hakkında savaştım ki "şimdi" benim bilmediğim gizemli bir kitap. 

İlk sayfasındayım. Hatta bu yazı da benim "şimdi"min ilk sayfası olsun. Beklemeyi bırakıyorum; kişileri, olayları, durumları, geçmişi ve geleceği. Sadece içtiğim kahvenin ve yanında yediğim kremalı kurabiyenin tadını çıkaracağım. Belki de her şey bundan ibarettir. 

Okuduğun için teşekkür ederim, iyi ki varsın. Burası, yazmak ve çok kişi değil sadece bir kişinin bile bu kelimeleri okuması iyi hissettiriyor. 

Çokça sevgilerimle, 

Yorumlar

  1. Şimdi kelimesi bana da özgür hissettiriyor. Öte yandan aslında hayat şimdiden ibaret. Geçmiş ve gelecek aslında sadece şimdinin algılanma biçiminden ibaret değil mi? Bazen bize neyin iyi geldiğini anlamak için bırakmak gerekiyor. Bunu kendimiz yapmakta zorlanırsak, hayatın akışı bir şekilde yapıyor. Tıpkı sonbaharda dökülen yapraklar gibi. Birinin videosunda duymuştum; ''yapraklar döküldüğünde dökülen yapraklardır, ağaç ağaç olmaya devam eder,'' benzeri bir cümle kurulmuştu. Her şey olduğu haliyle vardır ve buna izin vermek kabul etmek için bir yol. Bazen sevdiğimiz kişi veya durumlarla da yollarımız ayrılıyor. Ağaçların yaprakları dökülebilir, ancak sonra taze yapraklar çıkabilir. Böyleee :)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ait hissedememek

Kül Prensesi - Laura Sebastian ✽ Kitap Yorumu

Suyun Üzerinde ve Derinlerinde